Adres : Osmanağa Mah. Pazaryolu sok. Uğur İş Hanı No: 4/23 Kadıköy /İSTANBUL

Yönetim Kurulu Başkanı (İletişim için):
Ahmet Güleryüz, Hacı Şükrü Sok. Çim Ap. No: 37, 34710 Moda, Kadıköy/İstanbul

Telefon (Pazar hariç, her gün 10.00-17.00 arası) : 0216 336 40 66 / 0532 367 20 11 / 0535 736 19 08 e-posta: gemimodelcileridernegi@gmail.com

Dernek Banka Hesabı: Gemi Modelcileri ve Gemi Severler Derneği; İş Bankası, Beşiktaş Şubesi, IBAN: TR20 0006 4000 0011 0080 0271 71

Kapak-1.jpg

 

(İkinci Bölümden Devem)


(1096/1684) tarihinden itibaren Mısırlı-zade İbrahim Paşa ve Amca-zade Hüseyin Paşa ve Orsa Boca İbrahim Paşa gibi güçlü kişiler kaptanlık görevine getirilerek deniz kuvvetlerinin gelişmesine ve kuvvetlendirilmesine güçlü bir temel ortaya konulmuş ve kalyonlar git gide çoğaltılmış ve ustalar çoğaltılarak Tersane-i Amire’de kalyonculuk çok ileriye götürülmüş ve bu zamandan itibaren Osmanlı devletinin deniz kuvvetlerinden giderek yararlanılmaya başlanılmıştır.
İşte bu yenileme düzenlemesi sayesinde (1094/1682) tarihinden (1110/1698) tarihine kadar (16) yıllık süre içinde Avusturya, Rusya, Lehistan, Venedik hükümetleriyle uğraşmışlar ve sonuçta Karlofça antlaşmasıyla son bulan çeşitli savaşlarda Osmanlı devleti denizde başarılar elde ettiği ve hiçbir deniz savaşında yenilgi yüzü görmediği halde karada oluşan müthiş yenilgiler nedeniyle bu barış akdinin imzalanmasında zorunluluk görmüştür.
(1110/1698) tarihinden sonra da her yıl bir-iki kalyon inşasına devam olunarak donanmanın sayısı çoğaltılmaya çalışıldı.
(1114/1702) yılından itibaren Ruslar Azak denizinde donanma bulundurmaya başladıklarından Kerç boğazında bir kale inşa edilmiş ve önüne büyük kayalar yerleştirilerek boğaz doldurulmak suretiyle bu donanmanın Karadeniz’e girişi engellenilmek çaresine başvurulduğu gibi Portekizliler’in tecavüzlerine karşılık vermek amacıyla Basra’da birkaç kalyondan ibaret bir donanma inşasına başlanılmıştı. (1118/1706) yılında elli üçer ve elli beşer zira (yaklaşık 45-50m) uzunluğunda 6 parça kalyon birden inşa edilip donanmaya eklendi.
Kalyonlar için yetmiş seksen kantar (yaklaşık 35-40t.) ağırlığında demirler İngiltere’den satın alınmaktayken (1120/1708) yılında humbaracı ocağından Ali Usta isminde bir usta tarafından imal edilmeye başlandı ve bunun için tersanede bir de fabrika oluşturuldu.
(1121/1708 ve 1122/1709) yılında 4 adet kalyonun yapımı tamamlandığında denize indirilmiş ve (1123/1710) yılında Rusya devletine savaş ilan edilerek 27 adedi kalyon olmak üzere 360 adet savaş ve nakliye gemisinden oluşan bir donanma Küradeniz’e ve 8 adet kalyondan oluşan bir müfreze de Akdeniz’e gönderilmiştir. Fakat savaşın başlangıcında Baltacı Mehmet Paşa tarafından Rusya çarı Büyük Petro ordusuyla beraber Purut nehri kıyısındaki Felçi bataklığında (Stanileşçi kasabası yakınında) sıkıştırılınca, Osmanlı devletinin isteğine uygun bir şekilde barış sözleşmesi imzalanmış ve donanma savaşmadan İstanbul’a dönmüştü.
(1126/1714) yılında Verenik’e savaş açılıp ertesi yıl ilkbaharda 100 parça gemiden oluşan bir donanma Mora kıyılarına gönderildi. Evvela Tinos adası, sonra Anapoli, Koron, Modon, Navarin kaleleri ile Çoka, Ayamavre adaları alınmış, kısaca Mora yarımadası tümüyle geri alındıktan başka Girit kıyılarında bulunan Sude, Esperlonka kaleleri de ele geçirilmişti. (1127/1715) yılında Avusturya devleti de savaşa katıldı. Bu sırada donanma Korfu adasının fethi ile görevlendirildiğinden o tarafa giderek 23 adet kalyondan ibaret bir Venedik donanmasına rastlayıp beş saat savaşarak bu donanmayı yenip Korfu limanına çekilmeye mecbur etmişti. Fakat Avusturya’ya karşı karada mağlup olunduğundan Korfu’nun kuşatılmasından vazgeçildi.
(1129/1717) yılında Venedikliler Avusturyalılar’la beraber Akdeniz boğazını ablukaya almaya giriştilerse de Osmanlı donanması bunları İmroz adası civarında karşılayarak üç gün süren savaşta yenip Mora kıyılarına kadar izleyerek çok zarar verdi. (1130/1718) yılında da Mataban burnu önünde Venedik donanması kötü bir hezimete uğratıldı ve aynı yıl içinde Venedik cumhuriyetine karşı galip gelindi, fakat Avusturya hükümetine mağlup olunduğundan bir barış antlaşması imzalandı.
Bu durumda bu antlaşmaların imzalanması tarihi olan (1130/1717) yılından itibaren Çeşme acı felaketinin olştuğu (1184/1771) tarihine kadar Osmanlı devletinin başından geçen olaylar arasında denizde büyük bir olay oluşmamıştır.
54 yıldan ibaret bu uzun süre içinde Osmanlı devletinin denizleri ele geçirmesinin başından beri denizde büyük rakip ve başına bela olan ve her zaman kendisiyle uğraşmaya mecbur bulunduğu Venedik cumhuriyeti artık yıkılma girdabına ve tükenmeye doğru gitmiş ve bir başıboşlukla yolu kesilmeye başlamış olduğundan batı tarafından her an oluşabilmesi beklenilen karanlık fırtına bulutlarından ağır ağır kendi kabuğuna doğru çekilerek gözlerden kayıp olmalarına karşın sanki kuzeyin buzlu ve ekşi alanlarından şiddetli ve soğuk rüzgarların ve ürkütücü kasırga bulutlarının oluşacağının başlangıcı olan bir garip sakinlik ortalıkta hüküm sürmeye başlamıştır.
Osmanlı devleti kıyılarında deniz fenerlerinin yapımına başlanılması 1133/1720 tarihine rastlamakta olup ilk olarak Bağçe Feneri (Fenerbahçe) ve sonra Kız Kulesi’nde ve 1170/1756 tarihinde Ahır Kapı’da bir fener yapıldı. 1134/1721 yılında üç anbarlı kalyonların çoğaltılmasına ve divanhane yıkılıp ölçü ve boyutça öncekinden üstün bir binanın yapımına ve Bahr-i Ahmer (Kızıldeniz) için Süveyş tersanesinde bir İnce Donanma (*) yapımı ve donatılmasına başlanıldı.
(*) İnce Donanma: Hafif ve hareketli gemilerden meydana gelen nehir veya göl donanması, filotilla. Buna "Hafif Donanma" da denilir. Bunların en tanınmışları: Uçurma, varna, beş çifte, karamürsel, aktarma, üstüaçık, çiftekayığı, brolik, celiyye, çamlıca, kütük, at kayığı, kancabaş, âyaska, işkampavya, şahtur, çekelve, kırlangıç, firkate, kalite, pergandi, mavna, grıp, kadırga, baştarde vb. dir.Buharın gemilerde kullanılmasından ve zırhlı savaş gemileri yapıldıktan sonra hafif kruvazör ve gambotlardan oluşan deniz kuvvetine de "İnce Donanma" denilmeye başlanılmıştır.
1148/1735’den 1152/1738’e kadar devam eden Rusya ve Avusturya savaşlarında donanmamız Karadeniz, Azak Denizi ve Tuna Nehri’nde birçok hizmetler ve yararlı işler yapmakta başarılı oldular. İlk kez olarak Rus donanmasıyla karşı karşıya gelmişse de Ruslar savaşmaya cesaret edemeyerek sığ sularda gemilerini yakarak denize döküldüler. Bu savaşta Osmanlı devleti Avusturya’dan Belgrad’ı geri aldığı gibi Azak kalesini yıkarak, Bahr-i Siyah’ın (Karadeniz) bir Osmanlı denizi olduğunu Rusya’ya onaylattı.
O devirde Osmanlı tersanesi gemi yapımında bilim ve sanatta çok ileri gitmiş ve çok büyük ve sağlam kalyonlar yapımıyla donanmanın gücünü yabancılara karşı dehşet vermeye yetecek derecede bir gelişme durumuna getirmeyi başarmıştı.
Donanmayı oluşturan gemiler arasında özellikle kalyon sınıfından olan gemilerin çoğaltılması ve boyutlarının artırılması ve ağır toplarla donatılması konusuna (1115/1703) tarihinden sonra çok fazla gayret edilmiş olduğu ve hatta Sultan Üçüncü Ahmet Han devrinde donanma içinde üç kantar, yani (yaklaşık 170) kg ağırlığında mermi atan toplara sahip kalyonlar bulunduğu tarihlerde yazılıdır. Üç anbarlı denilen ve bataryalarında doksanar parçadan fazla topları bulunan 61,5 zira uzunluğunda büyük kalyonların yapımına da gene aynı padişahın saltanatı zamanında başlanıldı. Sultan Birinci Mahmud devrinde ise deniz kuvvetlerinin gelişimine bir kat daha fazla önem verilerek donanmanın çoğaltılmasına ve düzenlenmesine çok fazla özen gösterildi.
Bu çaba ve gösterilen özenin sonucu olarak devletin deniz kuvvetleri gene genişletilerek yenilendi ise de aradan çok zaman geçmeden, yani Sultan Üçüncü Osman’ın padişahlığı zamanından itibaren bahriyemiz gene azar azar zayıflayarak adım adım gerilemeye başladı.
(1182/1768) yılında Rusya devletiyle yeniden savaşa başlanıldı ve savaş tam olarak 6 yıl sürüp devletimiz için çok büyük ve önemli hasar olmasına neden oldu.
(1183/1769) yılında Rusya hüktümeti Kont Aleksi Orluf’un gözetiminde ve Amiral Esperidof’un komutası altına verdiği 12 kalyon ve 12 firkateyn ile asker yüklü bir takım nakliye gemisinden oluşan bir donanmayı Baltık denizinden Akdeniz’e gönderdi. Bu donanmada Ruslar’dan çok İngiliz, Danimarkalı ve Rum gibi diğer milletlerden komutan, subay ve asker olmak üzere pek çok yabancı vardı. Donanmanın görevi Mora Rumlarını ayaklandırmak ve Osmanlı donanmasıyla boy ölçmekten ibaret olarak Mora kıyılarına ulaşmasından sonra birinci amacını kolayca yapmayı başardı. Yani Mora toprakları kanlı ayaklanma içinde yanıp kavrulmaya başladı. Ertesiyıl kaptan Hüsamettin Paşa komutasıyla 20 adet gemiden fazlasını içeren bir donanma Akdeniz’e gönderildi. Bu paşa donanmanın büyük bir bölümünü adalar arasında bırakıp küçük bir müfreze ile Mora kıyılarına gelerek Rusya donanmasına karşı bir hücum yaptı. Fakat daha galip ve mağlup belirlenmeden önce Anapoli limanına çekildi. Ruslar bu limana hücum ettiler ve bir üç anbarlı kalyon kaybettiklerinden geri çekilmeye mecbur oldular. Ertesi gün Menekşe açıklarında bir ikinci çarpışma daha oluştu ise de havanın uygun olmamasından her iki taraf birbirinden ayrılarak, Hüsamettin Paşa donanmanın kalan kısmıyla birleşip Sakız tarafına çekildi. Sonuçta iki hasım donanma Koyun adaları civarında gene şiddetli bir savaşa başladılar. Cezayirli Gazi Hasan Bey komuta ettiği kalyon ile Rusya Amirali Esperidof’ın kalyonuna yanaşarak bütün askerleriyle bu kalyona geçtikten sonra düşman askerleriyle dehşetli bir vuruşma başladı. Hasan bey önemli bir yara aldı. Fakat düşmanını da mağlub ederek kalyonu eline geçirdi. Bu arada Ruslardan da 700 asker öldürüldü. Ancak bu arada her iki taraftan atılan el humbaraları kalyonların ikisini de tutuşturduğundan dolayı yapılan bu gayret yarar sağlamayıp ateş cephanelerine yayılınca gemiler havaya uçtu. Amiral Esperidof ve Aleksi Orlof bir filikaya binerek kaçmış, Gazi Hasan Paşa da ağzında yatağan kılıcı olduğu halde kendini denize atarak sağ salim kıyıya çıkabilmiştir.
Bu feci durum oluşurken her iki tarafın donanmaları savaşı durdurarak sonuca razı oldular. Sonra gene savaşa başlanıldı ise de Hüsamettin Paşa daima düşmandan uzak bulunma tedbirinde olduğu gibi diğer komutanlar da aynı hareketlerle geride kalmayı yeğlediklerinden, savaştan kesin bir sonuç alınamadı ve akşamı eden Osmanlı donanması sükûnetle dar ve açık olan çeşme limanına, Rus donanması da Koyun adaları kıyılarına çekildi. Moskof donanmasındaki bu yanlış hareketihni gören İngiliz askerleri gece limanın ağzına gelerek içerisindeki Osmanlı donanmasına ateş ederek yakmayı başardılar. Ertesi gün de Moskoflar karaya çıkıp Çeşme kalesini ele geçirip oradaki topları donanmalarına naklettiler.
Bu mütiş felaketin oluşuna neden yalnız Hüsamettin Paşa’nın ürkekçe hatalı davranması olmayıp donanmada bulunan diğer komutanların– brkaç kişi dışında tutulunca – kıdem, derece, iktidar ve liyakat aranmaksızın alınmış ve adam kayırma ve daha birçok nedenle kaptanlık yakalamış denizcilik bilimi ve deneyimi olmayan, savaş hakkında bilgisi olmayan bir alay cahil oldukları gibi deniz askeri adı altında bulunan kişiler bile adeta zorla toplanarak bir araya getirilmiş işçi ve çiftçilerden devşirme askerler olduklarından, gemi kullanmak ve denizde savaşmak gibi bilgiler şöyle dursun hatta zor durumlarda bile ayak üstünde durabilecek güçleri bile yoktu. İşte donanmanın manevi durumu ve ruhu bu durumda olan askerleri bu halde olunca gemiler her ne kadar büyük ve sağlam olsalar da doğal olarak ruhsuz ceset gibi hareket edemez durumda olacakları ve bir işe yaramayacakları açıktır.
Moskoflar boşuna uzun zaman kaybettikten sonra boğaza hücum hoyratlığında bulundular. Fakat şiddetli bir savunmaya rastladıklarından vazfeçerek Limni adasını ele geçirmek için donanmalarından asker çıkarıp kalesini kuşatmaaltına aldılar. Kuşatma 60 gün sürdü. Bu sırada yarası iyileşebilir durumda olan Gazi Hasan Bey toplayabildiği dört bin gönüllü asker ile İstanbul ve Gelibolu kıyılarını izleyerek Limni’ye gidip, gece karaya çıktı ve şafakla beraber Evrlof’un kuşatması üzerine ansızın yıldırım hızıla hücum edip Ruslar’ın kışatmada tahkim edilmiş olan topçu ve piyade ve bahriye askerlerını yaymış oldukları şaranpoller içinde hançer ve tabanca ve yatağanlarla silahlı olan Osmanlı fedaileri tarafından öldürerek kuşatmanın kaldırılmasını başardılar. Ruslar burayı depo ve silah deposu yapmak fikrinde olduklarından çok miktarda malzeme ve savaş mühimmatı ile doldurmuşlardı. Tümü ganimet olarak alındı.
Paşanın bu yiğitliğine ödül olarak vezirlik rütbesi ile kaptanlık verildi.Gene bu sırada İstanbul’dan 10, Olgun ve Bar taraflarından 10 adet gemi toplanarak Limni’ye gönderilerek Hasan Paşa bu küçük donanma ile Moskof donanması üzerine hücum edip şiddetli bir savaşa tutuştu ve her iki taraf çok büyük zayiat verdikleri halde başarı Osmanlılarda kaldı ve Moskof donanması Limni civarından kovularak gönderildi. Sonuçta Gazi Hasan Paşa’nın fedakarlığı sayesinde devlet Akdeniz’de uğrayacağı kötülüklerden korumalı oladak daha pek çok tehlikelerden kurtulmuş oldu.
Hasan Paşa, Rus donanmasını Limni civarından kovmayı başardıktan sonra İstanbul’a dönerek devlet için yapılması gerekli olan ve Çeşme olayında cehalet ve idaresizlik sonucu olarak elden çıkarılmış bulunan deniz kuvvetlerinin yerine geçmek üzere sekiz adet kalyonun birden inşasını başlattı.
Özet olarak karada da oluşan mağlubiyet nedeniyle artık savaşa devam etmek mümkün olamayacağı anlaşıldığına dolayı (1188/1774) yılında Kaynarca antlaşması adıyla tanınan ve devletin yıkılmasının nedeni olan antlaşmanın imzalanmasında zorunluk görüldü.

(Devam Edecek)

BirinciBölüm

İkinciBölüm

 

 

© Site Yapımı : H.Veysel Güleryüz (Tüm Hakları Saklıdır)
İletişim :
veysel_guleryuz@yahoo.com http://www.veyselguleryuz.com