Adres : Osmanağa Mah. Pazaryolu sok. Uğur İş Hanı No: 4/23 Kadıköy /İSTANBUL

Yönetim Kurulu Başkanı (İletişim için):
Ahmet Güleryüz, Hacı Şükrü Sok. Çim Ap. No: 37, 34710 Moda, Kadıköy/İstanbul

Telefon (Pazar hariç, her gün 10.00-17.00 arası) : 0216 336 40 66 / 0532 367 20 11 / 0535 736 19 08 e-posta: gemimodelcileridernegi@gmail.com

Dernek Banka Hesabı: Gemi Modelcileri ve Gemi Severler Derneği; İş Bankası, Beşiktaş Şubesi, IBAN: TR20 0006 4000 0011 0080 0271 71

Kapak-1.jpg

 

(Üçüncü Bölümden Devam)


Barış antlaşmasından sonra Gazi Hasan Paşa, İstanbul’a getirttiği bir İngiliz inşa mühendisinin katılım ve yardımıyla gemilerin donanımını tümüyle değiştirtmiş ve yüksek olan kıç taraflarını muntazam ve güzel bir şekle sokarak, top lombarlarının ağızlarına ve bordalarına iki sıra toplar koyarak bu gemileri İngiliz tarzına dönüştürmüş ve bu yöntemle yeniden birçok savaş gemisi daha inşasını başarmıştır. Böylece geçen süre içinde Çeşme’de yakılan donanmadan daha güzel bir donanma meydana getirilmiştir.
Cezayir ve diğer Afrika vilayetlerinden denizinin doğu kıyılarındaki halkından hünerli gemiciler toplanarak iki donanmayı bunlarla donatmış ve denizcilik ve gabyar (yelkenciler) ve armatörlük (gemi işletmeciliği) gibi hizmetler için de Akdeniz Rumları’nı görevlendirmiştir.
Hasan Paşa gemileri onarım amacıyla karaya çekmek için tersanede bulunan bir darağacına (*) bir ek daha yaptırdığı gibi deniz askerlerinin daima hazır bulundurulması amacıyla kendi parasından Kasımpaşa kışlasını da yaptırdı. (1189/1775). Donanmaya becerikli ve ilim sahibi subay yetiştirmek için «Hendesehane» adıyla bir «Mekteb-i Bahriye (Denizcilik Okulu)» açıldı. Okulun programı meşhur Baron Tot tarafından hazırlandı ve bazı yabancı eğitmenler degetirilerek, görevlendirildi. Fakat her işin başlangıcında olageldiği gibi bu okulun ilk açılışında da halktan ve devlet adamlarından aleyhinde, kötüleyici birçok cahiller bulunduktan başka komutanlar ve deniz subaylarından bile iyiyi kötden ayırmaktan aciz bir sürü düşüncesiz «Bize hesap ve matematiğin ne gereği var? Hesap ve yazıp çizmekle savaş mı olurmuş?» gibi bir takım saçmalamalar ve uydurmalarla cahilce sözlerde bulundular ve akıllarınca sanki Gazi Hasan Paşa’ya itiraz ettiler. Ancak bu sevimsiz sınıf bile askerliğin bilim ve eğitimle birlikte geliştiğini ve talim ve uygulama ile oluştuğu gerçeğini aradan çok zaman geçmeden acı acı deneyimlerle anlayabildiler. Ne çare ki bu talim yerinin güzel sonuçları olan bilim ve denizcilik sanatı henüz tamamlanmadan ve en üst dereceye gelmeden Rusya seferi oluşup, bir takım büyük felaketler ve zorluklar meydana çıkınca bu çalışmanın durdurulmasına gidildi ve sonradan canlandırılması ise Sultan Üçüncü Selim Han hazretlerinin yardımlarıyla meydana geldi.
(*) Darağacı: Üç ayaklı ve ağırlık kaldırmak gibi amaçlarla kullanılan sehpa.
(1200/1785) Tarihinde devletin donanması, başlıca kırk adet kalyordan ibaretti. Fakat Rusya hükümetiyle yakında bir savaşın başlaması olasılığına ve onların Karadeniz ve Baltık denizinde birçok savaş gemisi olmasıyla beraber Akdeniz’de de ayrıca bir filosu bulunması nedeniyle deniz kuvvetleri sayıca donanmamızdan üstün idiler. Devletçe kalyonların yüz adede çıkartılmasına karar verilmiş ve uygun yerlerde inşaata bile başlanılmış ise de bir yıl sonra korkulan tehlike baş göstermiş, yani Rusya devleti tarafından devletimize savaş ilan edilmiş olduğundan bu çabadan yararlanılamamıştır.
Gene bu yıl (6) adedi İngiltere’de ve diğerleri Basra ve Bağdat’da inşa ettirilerek Basra’da oldukça kuvvetli bir filo oluşturuldu.
Gazi Hasan Paşa savaştan önce donanma ile İskenderiye’ye giderek Mısır’da oluşan bir isyanı çok kanlı tedbirler ile bastırmayı başardı.
Ruslar tarafından ilan edilen savaşı izleyerek, Avusturyalılar da düşmanlık gösterdiler. (1205/1790 ve 1206/1791) yılına kadar savaş devam etti.
Savaşın devamı süresince denizde Ruslarla birkaç çatışma oluştu. Savaşın başında Rusların Karadeniz donanması (8) kalyon ve (12) firkateyn ile (200) kadar şalopadan ibaret idi. Ozi [Okzakof] kalesi önünde ince donanmamız çok fazla zayiat verdi, fakat Yılan Adası civarında oluşan savaşta Rus donanması mağlup olarak Sivastopol’a geri çekildi. Donanmamız da bu limana kadar onu izledikten sonra – limanın korunaklı olması nedeniyle içine girilemediğinden –Sinne’ye gidildi. (1203/1788) yılında büyük ve küçük (150) adet gemiden oluşmakta olan donanmamız gene Karadeniz’e çıktı. Bu seferde Ruslar’ın yalnız bir firkateyni batırılabildi. Ertesi yıl (200) adede yakın bir donanma ile Karadeniz’e çıkılıp gerekli yerlere filolar ayrılarak yerleştirildi. Nehl burnu civarında (32) adet Rus ve (25) adet Osmanlı donanması arasında bir savaş çıkarak, her iki taraf da oldukça fazla kayba uğradı. Ruslar dört firkateyn kaybettiler ve mağlup olarak kaçtılar. Gene bu yıl Hoca Bey (Odesa) sularında (28) Rus ve (19) Osmanlı gemisinden oluşan donanmalar arasında bir ikinci savaş oluştu. Donanmanın bir kalyonu yakıldı. O gece hava fırtınalı geçtiğinden amiral kalyonu giderek, Ozi sularında demirli olan Rus donanmasının içine düşmüş, altı saat savaştan sonra cephanesini atesleyerek rampa olduğu bir düşman kalyonuyla birlikte yanıp batmıştı.
Bu sırada Rusya hükümeti adına hareket eden Yunan eşkıyasının korsan donanması Akdeniz filosu tarafından Ziya adası civarında sıkıştırılıp kahr edilerek yok edildi ve bu ada tekrar geri alındı.
(1205/1790) yılında da Karadeniz’e çıkarılan donanmamız Kalgrad sularında Ruslar’la sonuçsuz bir savaş yaptı. Her iki taraf da çok miktarda kayba uğradı. Savaştan sonra Ruslar Emni önünde demirleyerek gemilerini onardılar. Fakat iki adedi tamir edilemediğinden onları yaktılar.
Bu yıl Avuturya ile ertesi yıl da Rusya ile ateş-kes antlaşması imzalandı.
Bundan sonra yapılan seferlerde donanmamızın büyük gemilerden oluşan kısmı Rusya donanmasına galip gelerek başarı kazanmış ise de ince donanmamız sayıca azolduğundan çoğu kez mağlup olarak çok miktarda zayiata uğramış ve asker arasında oluşan birhastalık bu zayiatı çoğaltmıştır.
Ateş-kesten sonra Sultan Selim kendi özel kölesi olan Küçük Hüseyin Paşa’yı kaptanlık makamına getirdi. O kişi tersaneyi düzenledi ve kalyoncu topluluğunu eğitip düzene soktu ve denizcilik okulunu yeniledi ve yeniden gemiler ve toplar imal ederek bahriyenin korunmasında başarılı oldu.
(1213/1798) tarihinde Nopolyon Bonapart Mısır’ı istila ettiğinden İngiltere ve Rusya ile birleşildi. Amiral Nelson, Ebukeyr limanında Fransız donanmasını yaktığı gibi Rus ve Osmanlı donanmalarını da birlikte alarak yedi adaları (Yunan adaları) ile Preveze ve Parga kalelerini Fransızlardan geri aldılar. (1216/1801) yılında sadrazam Yusuf Ziya Paşa ve kaptan Küçük Hasan Paşa İngilizlerin de yardımıyla denizden ve karadan bastırarak Fransızlar’ı Mısır’dan çıkarttılar. Fakat daha sonra Fransa hükümetiyle dostluk antlaşması yapıldığından (1221/1806) da Rusya hükümeti Osmanlı devletine savaş ilan etti. Bu sırada İngiliz donanması da boğazı geçip İstanbul civarına kadar geldi ise de hiçbir hasar yapamadan geldiği gibi çıkıp gitti ve boğazdan çıkarken iki gemi kaybetti. (1227/1812) de Ruslarla ateş-kesyapıldı. Bu savaşın devamı süresince Karadeniz’de önemli bir olay oluşmamıştır.
(1237/1821) tarihine kadar denizde bir olay meydana gelmedi. Fakat bu tarihde Yunan bağımsızlığını doğuran Rum karışıklığı başlamakla (1240/1824) de kaptan-ı derya Hüsrev Paşa komutasındaki donanma ile İpsara ve Sisam adaları halkını bastırdıktan sonra Misolonki önünde Rum eşkıyanın bir miktar gemiden oluşan donanmasına rastlayıp aralarında büyük bir savaş oluştu ve eşkıya çok kesin bir bozguna uğratılarak tümüyle kahr ve mahvedildi.
İsyanın sürmesini neden gösterekrek İngiltere, Fransa ve Rusya hükümetleri sırf iç meselemiz olan bu konuya gereksiz yere karıştılar. Mösyö Longen ve Atina’nın eşkıya gücünden kurtarılmasından sonra olaya karışarak Mora Rumlarına imtiyaz verilmesi gibi bir teklif öne sürdüler. Osmanlı Hükümeti bu teklifi kabul etmeye yanaşmadığından bu yabancı devletler (1243/1827) yılı başında Yunan sularına birer filo göndererek Mora yarımadası kıyılarını abluga etmek haksızlığında bulundular. Mora’nın karadan ve denizden komutanlığı Mısırlı İbrahim Paşa üzerinde olup Osmanlı donanması kaptanı Çengeloğlu Tahir Paşa ve Mısır donanması Muharrem Bey idaresinde olduğu halde Çamlıca adası üzerine hareket etmek üzere Navarin limanında toplanmışlardı. Bu üç yabancı devlet ile Osmanlı hükümeti arasında resmen ve şeklen ilişki olmadığı halde aynı yıl içerisinde rebiyyül-evvelin başında (Eylül 1827) donanmaları dostluk içerisinde birlikte Navarin limanına girerek limanı tıka basa dolduran Osmanlı ve Rus donanması üzerine ortada makul ve meşru hiçbir neden yokken, (kendi devletler hukukuna göre mal paylaşan ve medeniyet tarihinde ebediyen silinmeyen birlikteliğe sahip olan bu devletlerin donanmaları) omuz omuza birlikte hareket ederek ansızın ateşe başlayıp dört saat içinde orada bulunan gemileri tahrip edip yakarak batırdılar. Büyük ve küçük (51) adet gemimiz kaybolup bir kısmı da karaya oturmuştu. Sadece bir gemi ile Çengeloğlu kaçarak kurtulabilmiştir.
Bu durumun oluşundan sonra bile devlet gene Mora’ya imtiyaz vermediğinden dolayı bir belanın devamı olmak üzere (1244/1828) yılında Rusya hükümeti savaş ilan etti ve savaş (1245/1829) yılına kadar devam edip Edirne antlaşmasıyla son buldu.
Kaptanlık makamına getirilen Çengeloğu Tahir Paşa, Sultan Mahmud Han’ın saltanatının sonlarına doğru Deniz kuvvetlerini çok büyük bir çalışmayla ileri götürmeye çalışarak (100) adet kalyon, firkateyn, korvet ve bir o kadar da brik, işkona, kotra gibi diğer gemileri yaparak devletin donanmasını gene mükemmel bir duruma getirmeyi başardı.
(1255/1839) de Serasker Hüsrev Paşa’nın düşmanlık ve çekememezliği yüzünden Akdeniz’de bulunan kaptan Ahmet Fevzi Paşa hayatından emin olamayarak donanmayı İskenderiye limanına kaçırıp Mehmet Ali Paşa’ya teslim etti.
Donanma subay ve askerlerinden, milli onur ve haysiyet sahipi birçoğu sandallarla İskendireye limanından kaçarak çeşitli zorluklarla karşılaşarak İstanbul’a kadar gelmişler ve bu nedenle sadakatlerini gösterdikleri, takdire değerdir.
(1256/1840) da İngiltere, Avusturya, Rusya, Prusya donanmalarının birlikte yardımlaşmalarıyla Mısır olayı son bulduktan sonra donanma tümüyle İstanbul’a döndü.
(1269/1852) de mezheplere imtiyaz verilmesi meselesinden dolayı gene Rusya hükümetiyle savaşmak zorunlu oldu. Seferin sonunda biri Rumeli ve diğeri Anadolu kıyılarını korumak göreviyle iki hafif filo Karadeniz’e çıkarıldı. Oluşan bir fırtına nedeniyle bu iki filo birbirlerini izleyerek Sinop limanına sığınmış ve fakat gereğinden fazla orada kaldıklarından (1270/1853) yılı seferinin (27) nci günü (29 Kasım 1853) Rus donanması oraya gelerek, büyük bir bölümü karada bulunan askerin ve limanda düzensiz bir şekilde yatmakta olan filoların üzerine ateşe başlamış ve aralarında çok şiddetli bir savaş yapılarak, düşmana bir çok hasar vermiş ise de Osmanlı gemileri limandan çıkamadığından yanıp yok olmuşur. Yalnız Tâif vapuru kaçmış, fazla yara almış olduğu halde İstanbul’a ulaşarak haber vermeyi başarmıştır.
Sinop önemli olayı üzerine İngiltere ve Fransa devletleri Osmanlı hükumetinin tarafını tutup, Rusya’ya savaş ilan etmeşler, daha sonra İstanbul limanına ulaşan donanmalarını Osmanlı gemileri ile birlikte Karadeniz kıyılarını korumakla görevlendirmişlerdir. Sardunya hükümeti de daha sonra ortaklığa katılmıştır. (1271/1854) de Müttefik devletlerin donanması Odesa savaş limanını topa tutarak tahrip etti. Sonra ordular Kırım’a gönderilerek başlıca savaşlar bu yer üzerinde oluştu ve bu arada Sivastopol da bombartıman edilerek fetih ve tahrip edildi. Osmanlı donanması içinde bulunan üç anbarlı Mahmudiye ile Teşrifiye kapağı büyük hizmetlerde bulundu. (1272/1855) de Paris antlaşmasıyla galip olarak bir ateş-kes imzalanarak Rusya sorununa son verildi.
Sultan Abdülaziz Han zamanında da bir taraftan Denizcilik Okulu’nun ve tersane fabrikalarının genişletilmesi ve iyileştirilmesiile Denizcilik Okulu’ndan mezun olan subayların bilgilerinin ve deneyimlerinin arttırılması için İngiltere’ye gitmeleri ve diğer taraftan buhar ile hareketli ahşap ve zırhlı savaş gemilerinin yapımı ve çoğaltılması ve sabit torpidolara dair bilgi alınması ile bu gibi savaş araçlarının alınması konularına gayret edilerek, Osmanlı devletinin donanması Avrupa’da İngiltere’den sonra birinci derecede bir öneme sahip olması sağlandı ve o devirde oluşa gelen Girit ihtilaline başlıca kışkırtmalara Yunan hükümetine ait kişilerin neden olduğundan dolayı İzzettin vapuru ile Gamsız Hasan Bey’in yardımıyla Yunanlıların Girit’e mühimmat ve savaş silahlarını taşımakta olan Arkadi vapuru savaşılarak zabt edilip kara askerleri ile birlikte ayaklanma bastırıldı ve (1293/1876) daki Rusya seferinde Osmanlı donanması Akdeniz ve Karadeniz’e hakim olduğundan Rusların denizde baş göstermelerine meydan verilmedi ve asker sevkiyatı ve savaş malzemesi nakliyatı konuları bir süre güvenle ve düzenli olarak yapılarak ordunun hareketini sağlayarak her tarafa hizmet ve yardım edildi.
Sonunda savaştan sonra özellikle donanmanın bir bölümünü oluşturan eski padişahların isimlerini taşıyan gemiler tersanede kıçtan kara edilerek tümüyle sökülerek yok edildiler. Tersane önü büyük, gözden düşmüş bir harabeye döndü. Bu durum, bu gemilerde daha önceleri hizmet vermiş olan subaylar, amirler ve askerleri kahretti.
Donanmanın yokluğu yüzünden Yunanlıların kışkırtması ve aktif yardımlarıyla Girit ihtilali ortaya çıktı. Her türlü gizli hainlikler ortaya çıktı.
Bereket versin ki ordunun yardımı ve gayreti ile düşmanın gafil davranmaları ve yanlış hareketleri nedeniyle [*] bu konu beklenmedik kadar kısa bir zamandabastırıldı. [**] Ancak donanmasızlık yüzünden halkta oluşan kırgınlık ve özellikle bir deniz devlet ile zorunlu olarak bir ihtilaf oluştuğunda boğaz tümüyle kapanacağından, farz için hacca gideceklerin yol bulamayacakları önemli engeleri düşünen Abdülhamid Han bir tarftan Hicaz demiryolu hattını inşaya başlattı. Bu hat ileride Anadolu hattıyla birleşerek hacıları deniz yolu ile gitmekten kurtaracak idi. Diğer taraftan da sanki donanma almak niyetinde olduğunu halka göstermek amacıyla çeşitli fabrikalara çeşitli sistemlerde – modasi geçmiş – ufak tefek gemiler ısmarlanarak asıl yapıları, topları, sözün kısası her şeyleri bambaşka – donanma müzesi parçası olmaya layık – bir küçük filo meydana getirmeye teşebbüs edildi.
Bu arada eski gemilerden bazıları da sanki tamir ettirildi. Kısaca bu yüzden de bir çok çalışmalara, alımlara yol açıldı. Alınan gemiler de tersane önündeki çürüklüğe çekilerek ölü gemilerin yanına konuldular.
İşte bu ve bu gibi kötü amaçlar, ilahi gayretler sonucunda Abdülhamid maiyetiyle beraber perişan oldu. Osmanlı ulusu altnıda ezilmekte olduğu kabus ve istibdat belasından kurtuldu. Şimdi nihayet bir gelişme alanı açıldı, eskiden gelen gururumuzla, gayret edip de ileri gidelim. Değerli amacımıza yönelik ileriye adımlar atalım.
Cizgi.gif
[*] Bu yanlış hareketlerinden amaç ellerindeki kuvvetli filodan hakkıyla yararlanamamalarındandır. Eğer filolarını kullanmış olsaydılar Osmanlı ordusunun Teselya üzerinden Selanik ve Kesendire körfezleriyle adalar denizine ve Yanya tarafından Yunan denizine ulaşan ve filomuzun himayesinden kesinlikle manrum kalan sol ve sağ kanatlarını daima ayrı bulundurarak hem savaşı bir hayli zaman için uzatmayı başarırlar, hem de adalar ve Anadolu ve Rumeli kıyılarında bir çok hasar oluşturmayı başararak devlete büyükçe yaralar açabilirlerdi. Talim başılklarıyla torpitoları denize çıkarmak gibi gaflet ve belki de hıyanet ve askerlikteki cehalet ve deneyim eksiklikleri bu kadar büyük bir yararlanmadan hiç birini elde edememelerine ayrıca neden olmuştur.
Bu fikir bizim de o istibdad düzenindeki her taraftan uğramış olduğumuz perişanlık ve her sınıf halkta görülen hoşnutsuzluk ve ümitsizliği göz önüne alarak yürütülmüştür.
[**] Avrupalıların Girit yüzünden gösterdikleri gereksiz cömertlik yüzünden kılıçla kazandığımız bir hakkı da kaybettik.

SON

Birinci Bölüm

İkinci Bölüm

Üçüncü Bölüm

 

 

© Site Yapımı : H.Veysel Güleryüz (Tüm Hakları Saklıdır)
İletişim :
veysel_guleryuz@yahoo.com http://www.veyselguleryuz.com